İSTANBUL ADALARI
Kentleri insanlar kurar fakat bir yönüyle düşünceler ve söylemler biçimlendirir. İnsanlığın en azından yazılı geçmişi boyunca hemen her kültür ve dönemin bir kent tasavvuru, düşüncesi, söylemi, retoriği olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Antik Yunan, Roma, Arap ve Anadolu Ortaçağ İslam düşüncesi şehir, şehirlilik ve şehirde yaşamayı uygarlıkla, uygar olmak ve uygar davranışla ilişkilendirmiştir. Günümüzde tanıdık ve sık kullanılan bir kelime olan “politika” nın anlam kökeni yani etimolojisi de eski Yunanca’da kent kurmak, diğer bir ifadeyle fiziksel, toplumsal, kültürel yapısıyla bir düzen yani “polis” kurmak anlamına gelen bir fiildir “politikon” kelimesine dayanır. Aristoteles, politikon becerisinin sadece düşünce ve davranışlarıyla insan olma yetisini kazanmış yani “idea” olarak insan olabilmiş bireye özgü olduğunu belirtir. Kısacası Aristoteles’e göre, insan düzen kurabildiği ölçüde insan olma niteliklerini kazanacaktır.
Günümüzün kentleri önemli ölçüde ekonomik fayda tercihlerine göre biçimlendirilmektedir. Ekonomik fayda bugün için kent ve kent yaşamını biçimlendiren başlıca meşrulaştırıcı güç ve gerekçe haline gelmiştir. Bugünün kenti adeta iktisadi faydayı en çoğa çıkarma üzerine kurulu bir söylem temelinde biçimlenmektedir. Bununla birlikte insanlık geleceğini yeniden düşünmek ve planlamak konusunda tarihsel bir dönüm noktasındadır. Çevre ve yaşam kalitesini göz ardı ederek sadece ekonomik faydayı en çoğa çıkarmaya çalışarak yaşamı sürdürmenin imkansızlığı görülmektedir. Kaynakların sürdürülebilirliği ve hakça paylaşımı, iklim değişimi, çevre ve yaşam koşullarında ani değişim ve doğal afet ve insan kaynaklı felaketlere karşı toplumsal ve mekânsal dayanıklılığın arttırılması, çevre ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi v.b. radikal yaklaşımlar öngörülebilir gelecekte kentsel çevre ve yaşamın niteliğini belirleyecek ve biçimlendirecek dinamikler olarak küresel ölçekte de yeni bir farkındalığın kaynağı olarak giderek daha çok dile getirilmektedir.